
Yazan: Göksu Başaran
Hollanda siyasetinde uzun süredir tartışma konusu olan burka yasağı, yeni bir dönemece girmiş durumda. Temsilciler Meclisi’nde (Tweede Kamer) yapılan oylamada, burka yasağının sokaklar ve tüm açık kamusal alanları da kapsayacak şekilde genişletilmesi yönünde verilen önerge çoğunluk tarafından kabul edildi. Böylece 2019 yılından bu yana yürürlükte olan ve sadece belirli mekânlarla sınırlı kalan yasak, artık toplumun günlük yaşamını doğrudan etkileyecek daha geniş bir alana taşınmış oldu.
Mevcut yasaya göre burka ve yüzün tamamını kapatan giysiler; kamu binalarında, sağlık kurumlarında, eğitim kurumlarında ve toplu taşıma araçlarında yasaklanmıştı. Yasağa aykırı davranan kişilere para cezası kesilebiliyordu. Ancak sokaklarda, parklarda, meydanlarda veya alışveriş bölgelerinde bu yasağın geçerli olmaması, yıllardır tartışılan bir boşluk olarak görülüyordu. Önergenin kabul edilmesiyle birlikte artık hükümet, bu yasağın sokaklara da yayılması için hazırlık yapmak zorunda kalacak. Bu da burka kullanan kadınların günlük yaşam alanlarında da yasakla karşı karşıya kalması anlamına geliyor.
Oylamada özellikle sağ partilerin desteği dikkat çekti. Liberal sağ çizgideki VVD, çiftçi hareketi BBB ve göç karşıtı politikalarıyla bilinen JA21 partisi yasağın genişletilmesinden yana oy kullandı. Bu partiler, burka yasağını güvenlik, toplumsal bütünlük ve kadınların özgürlüğünü koruma gerekçeleriyle savunuyor. Onlara göre yüzün tamamen örtülmesi, kamusal yaşamın şeffaflığına zarar veriyor ve insanların birbirini tanımasını zorlaştırıyor. Buna karşılık bazı muhalefet partileri, yasağın özgürlükleri kısıtlayıcı bir sembolik siyaset olduğunu dile getirdi. Özellikle sol eğilimli partiler, bu adımı “gereksiz bir kültürel yasak” olarak nitelendirerek karşı çıktı.
Bununla birlikte, kabul edilen önerge henüz bir yasa değişikliği anlamına gelmiyor. Hollanda hukuk sisteminde, parlamentoda kabul edilen önergeler (moties) hükümete siyasi bir yönlendirme niteliği taşıyor. Yani önerge, yürütme organına “bu konuda adım at” çağrısı yapıyor, ancak doğrudan bağlayıcı bir yasa gücü taşımıyor. Dolayısıyla yasağın sokaklarda ne zaman yürürlüğe gireceği, nasıl uygulanacağı ve hangi cezaları içereceği henüz belirsiz. Bunun için hükümetin bir yasa tasarısı hazırlaması, bunun Temsilciler Meclisi ve ardından Senato’dan geçmesi gerekiyor.
Burka yasağının genişletilmesi tartışması Hollanda toplumunda farklı yankılar uyandırıyor. Bir kesim, bunun toplumun seküler yapısını ve güvenlik anlayışını güçlendireceğini savunurken, diğer kesim bu yasağın bireysel özgürlüklere açık bir müdahale olduğunu düşünüyor. Özellikle göçmen topluluklar ve insan hakları örgütleri, bu adımın Müslüman kadınları daha da görünmez hale getireceğini ve toplumsal kutuplaşmayı artıracağını ileri sürüyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde hem hukuk alanında hem de toplumsal tartışmalarda burka yasağı meselesinin daha da yoğun gündem olacağı öngörülüyor.
Sonuç olarak, Hollanda’da burka yasağının sokakları da kapsayacak şekilde genişletilmesi, sadece bir giysi düzenlemesi değil; aynı zamanda ülkenin kültürel kimliği, göçmen politikaları ve özgürlük anlayışı üzerine yeni tartışmaların da fitilini ateşlemiş durumda. Bundan sonraki süreçte hükümetin hazırlayacağı taslak, hem hukuki açıdan hem de toplumsal yansımaları açısından büyük önem taşıyacak.