
Göksu Başaran
29 Ağustos 2025
Kadına yönelik şiddeti ve kadınların kuşaktan kuşağa aktardığı direnişi konu alan “Serçenin Gözyaşı”, vizyona girdiği tarihten bu yana toplumsal mesajıyla dikkat çeken yapımlar arasında yer alıyor. Yönetmenliğini Aysun Akyüz Mehdiabbas’ın yaptığı, senaryosunu Şengül Boybaş’ın kaleme aldığı film, dramatik yapısı ve güçlü görsel diliyle öne çıkıyor.

Konusu
Filmde, eşi Mesut’tan gördüğü şiddetten kaçmaya çalışan Emine’nin hikâyesi anlatılıyor. Kaçış sırasında yaşanan arbede sonucu patlayan silah kocasını ağır yaralarken, Emine’nin davasını kadın hakları mücadelesiyle tanınan avukat Ayten Çetiner üstleniyor. Ayten’in hayat öyküsü, 50 yıl öncesinde annesi Nilüfer’in yaşadığı travmalarla birleşiyor. Nilüfer’in köyünde uğradığı şiddet, toplum baskısı ve hayatta kalma mücadelesi sonucunda kurduğu “Ses Sizsiniz Derneği”, kadınların sesi olurken, Ayten de bu mirası bugüne taşıyor.
Oyuncu Kadrosu
“Serçenin Gözyaşı”nın kadrosunda Ezgi Şenler, Uğur Güneş, Yeşim Salkım, Özlem Gürses, Soydan Soydaş, Arzu Cabar, Evren Erler ve Kutlu Ata Bahadır yer alıyor.
Dünya Kadınlar Günü’nde Yeniden Gösterim
Film ilk kez 20 Ekim 2023’te vizyona girdi. Ardından, 8 Mart 2024 Dünya Kadınlar Günü’nde yeniden gösterime girerek kadın mücadelesine dair verdiği mesajıyla bir kez daha gündeme taşındı. Bu özel tarihte sinema salonlarında ve NOW platformunda izleyiciyle buluşması, filmin temasıyla güçlü bir bağ kurdu.

Sinematografi ve Mesaj
“Serçenin Gözyaşı”, yalnızca hikâyesiyle değil, sinematografik diliyle de güçlü bir etki yaratıyor. Görsel anlatımda kullanılan kamera açıları, ışıklandırma, renk paleti ve sahne kompozisyonları filmin işlediği şiddet temasını derinleştiriyor ve izleyiciyi hikâyenin içine çekiyor.
Duygusal Etki Yaratma: Sinematografi, izleyicinin karakterlerin yaşadığı acıyı daha yakından hissetmesine imkân tanıyor. Özellikle yakın plan çekimler, karakterlerin çaresizliğini ve kırılganlığını görünür kılarak seyirciyle güçlü bir empati bağı kuruyor.
Işık ve Gölge Kullanımı: Film boyunca karanlık sahneler şiddetin ve baskının ağırlığını yansıtırken, belirli anlarda kullanılan ışık kaynakları umudu temsil ediyor. Simsiyah kar bulutlarının içinden görülen küçük bir ışık huzmesi, kadınların en karanlık anlarda bile direniş gücünü kaybetmediğine dair sembolik bir mesaj taşıyor.
Mekân ve Atmosfer: İç mekân çekimleri sıkışmışlık ve boğucu atmosferi yansıtırken, dış mekân sahneleri karakterlerin özgürlüğe duyduğu özlemi görsel olarak işliyor. Ev yangını sahnesi, şiddetin yıkıcılığını çarpıcı bir görsellikle anlatırken, aynı zamanda geçmişin küllerinden yeniden doğuşa da işaret ediyor.
Renk Paleti: Filmin renk dünyasında ağırlıklı olarak koyu tonlar hâkim. Bu tonlar, karakterlerin yaşadığı acıyı pekiştirirken, zaman zaman kullanılan sıcak ışıklar ve renkler umudun varlığını hatırlatıyor. Böylece izleyiciye yalnızca bir dram değil, aynı zamanda karanlığın içinde bir çıkış yolunun bulunduğu mesajı veriliyor.
Sonuç olarak “Serçenin Gözyaşı”, sinematografisi sayesinde sadece bir senaryo ve oyunculuk başarısı değil; aynı zamanda görsel diliyle de bir manifesto niteliği taşıyor. Film, teknik detaylarıyla duygusal yoğunluğu artırıyor ve kadınların mücadelesini beyazperdede daha da güçlü bir şekilde hissettiriyor.
Toplumsal Önemi
“Serçenin Gözyaşı”, sadece iki yıl önce vizyona girmesine rağmen toplumsal gerçeklere dokunan hikâyesiyle hâlâ güncelliğini koruyor. Film, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ulaştığı boyutları çarpıcı bir dille beyazperdeye taşırken, bu sorunun sadece bireysel dramlarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda toplumsal ve yapısal bir mesele olduğunu da gözler önüne seriyor.
Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın, aile içi şiddet ve toplumsal baskılar nedeniyle hayatını kaybediyor veya ciddi travmalarla yaşamını sürdürmek zorunda kalıyor. “Serçenin Gözyaşı”, bu gerçeği yalnızca istatistikler üzerinden değil, insan hikâyeleri aracılığıyla görünür kılıyor. Filmde Emine’nin yaşadıkları, toplumun farklı kesimlerinden birçok kadının ortak deneyimlerini temsil ederken; Nilüfer’in geçmişten bugüne aktarılan mücadelesi, şiddetin ve baskının kuşaklar boyunca nasıl tekrarlandığını gösteriyor.
Aynı zamanda film, kadınların sessizliğe mahkûm edilmediğini ve örgütlü mücadelenin önemini de hatırlatıyor. Nilüfer’in kurduğu “Ses Sizsiniz Derneği” üzerinden verilen mesaj, Türkiye’de yıllardır süren kadın hareketinin gücünü yansıtıyor. Sokaklarda yükselen kadın eylemleri, “asla yalnız yürümeyeceksin” sloganıyla sembolleşen dayanışma ve toplumsal farkındalık, filmde sinemasal bir dille işleniyor.
Bu yönüyle “Serçenin Gözyaşı”, yalnızca bir dram filmi değil; aynı zamanda Türkiye’de kadına yönelik şiddetin sistematik boyutuna dikkat çeken, devlet politikaları ve toplumsal zihniyetle doğrudan bağlantılı bir eleştiri olarak da değerlendirilebilir. Film, kadınların bireysel direnişlerini toplumsal bir mücadeleye dönüştüren güçlü bir beyazperde anlatısı olarak öne çıkıyor.

Adaletin Temsili ve Politik Sembolizm
Filmde savcı-hâkim rolünde yer alan Tamer Karadağlı’nın varlığı, yalnızca oyunculuk tercihinden ibaret değildir; aynı zamanda sembolik bir anlam taşır. Karadağlı, 2023 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’ne atanmış ve bu atama kamuoyunda “iktidar yanlısı bir duruşun temsili” olarak değerlendirilmiştir. Bu nedenle onun filmde adalet dağıtan bir karakter olarak konumlandırılması, gerçek hayatla kurulan ironik bir paralelliği gündeme getiriyor.
İzleyici açısından bakıldığında, bu tercih bir “ters köşe” niteliği taşır. Gerçek hayatta siyasi iktidarla yakınlığıyla bilinen bir ismin, beyazperdede adaletin sesi olarak sunulması, filmde işlenen toplumsal mesajı daha da derinleştirir. Bu durum, iktidarın adalet mekanizmasını kendi ideolojik çerçevesine göre şekillendirdiği algısını görünür kılarken, izleyiciye “gerçek hayatta adalet kim tarafından, nasıl dağıtılıyor?” sorusunu sordurur.
Dolayısıyla Karadağlı’nın filmdeki rolü, yalnızca dramatik kurguya hizmet etmiyor; aynı zamanda Türkiye’de adaletin işleyişi ve siyasi iktidarın kültürel alan üzerindeki etkisine dair eleştirel bir okuma yapma imkânı sunuyor. Böylece “Serçenin Gözyaşı”, karakterleri aracılığıyla hem bireysel hem de politik düzeyde güçlü bir sembolizm kuruyor.